Çocuklarda Şiddet Eğilimi
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddetin tanımını bir kişinin psikolojik yara almasına veya fiziksel güç ve başka türlü …
Yaşama gözlerini açan her bebeğin doğası gereği iletişime ihtiyacı vardır. İletişim için sözlü ifadelerin kullanımı kazanılma sürecinde dil gelişimi birçok aşamadan geçer.
Henüz bir ses üretimin gözlenmediği yaşamın ilk haftalarında; bebekler açlık, uykusuzluk ya da altının kirli olması gibi temel ihtiyaçlarınıfarklı ağlamalar geliştirerek ifade eder ve kurmaya çalıştığı bu iletişimi annesinin/babasının anlamasını bekler.
İlk 1 ayın içerisinde bebeklerde bu ağlamaların yanı sıra hoşnutluk belirtisi olan seslerin üretimi görülmeye başlanır. Bebek büyüdükçe, baş-boyun anatomisinin değişmesiyle çıkardığı ses yelpazesi genişleyerek konuşma sesine daha yakın sesler üretmeye başlar.
2-5 aylar arasında bebek cooing/comfortsounds dediğimiz ‘aa,ou’ seslerini çıkarmaya başlar. 6. aydan itibaren vocal play sürecine girildiğini ve bebeklerin tek heceler ( ah,ba,ma) kullanmaya başladıklarını görürüz.
Bebeklerin bu tek heceli ifadeleri kendi kendilerine tekrarlı şekilde kullanarak oyun haline getirdikleri gözlemlenir. Bu dönem aslında ses taklitlerinin başladığı dönem olarak nitelendirilebilir. Bu süreç içerisinde çocuğun üretimlerinin pekiştirilmesinin ve model olunmasının konuşma gelişiminin ilerlemesine katkı sağladığı bilinmektedir.
Yaşamın ilk yılında, 12.ayın sonunda, anlamlı kelime üretimleri kazanılmış olsa da 18.aya kadar çocuklar genellikle tek heceli ifadelere odaklanmıştır. ‘Kalem’ yerine ‘ka’ , ‘araba’ yerine ‘ba’ ifadelerini kullanmaları bu duruma örnek gösterilebilir.
Sözcük patlaması olarak nitelendirdiğimiz ve dildeki üretimde yoğun artışlar beklediğimiz 18.aydan itibaren çocuğun kelime hazinesi genişler. Ve 18.aydan itibaren artık çocuklar kullanılan ifadelerin anlamlarını da anlamaya başlarlar. Yani ‘topu at’, ‘arabayı ver’ denildiği zaman o nesne ile bir eylem yapması gerektiğini artık anlayabilir.
18-36 aylık zaman diliminde dilin semantik (anlam) düzeyde anlaması giderek gelişen çocuklarla 3 yaştan itibaren daha anlamlı ve kaliteli iletişimler kurulmaya başlanır.
Dil gelişim basamakları da tüm gelişim alanlarında olduğu gibi aynı sırayı takip ederek ilerlese de çocuktan çocuğa gelişimin hızı farklılık gösterebilmektedir.
Gecikmiş konuşma nedir?
Çocuğun yaş düzeyine uygun dil gelişim becerilerine sahip olmaması ‘gecikmiş konuşma’ olarak adlandırılır. Bu durumun birçok faktörden etkilendiğini söylemek mümkündür. Fakat ebeveynler genellikle ‘dayısı da geç konuşmuştu’, ‘hep böyle kalmaz ya elbet bir gün konuşur’, ‘ konuşmuyor ama ben onun ne dediğini anlıyorum’ şeklindeki yaklaşımlarla yapılan çevresel hataları görmezden gelebilmektedir.
Konuşma gecikmesini etkileyen faktörler nelerdir?
0-3 yaşta geçirilen gribal hastalıklar sonrasında gerçekleşen orta kulak iltihaplarında çocukların işitme kalitesini olumsuz etkileyen hasarlar kalabilmektedir. Bu nedenle bu zaman aralığında 6 ayda bir işitme testi tekrarının yaptırılması özellikle dil gelişimi açısından önem taşımaktadır.
Ayrıca 2017 Pediatrik Akademik Dernekler toplantısında sunulan yeni araştırmalarda 2 yaş altındaki çocukların telefon, televizyon, tablet ile geçirdikleri sürenin artmasıyla geç konuşmasının doğru orantılı olduğu ortaya konulmuştur.
Geç konuşan çocuklarda daha sık rastlanan artikülasyon bozukluğu ( sesleri üretememe) ya da fonololojik bozukluklar (kapı yerine tapı deme) ileriki dönemde akademik başarı süreçlerinde etkili olmaktadır.
Bunların yanı sıra;
Erken dönemden itibaren yüz yüze ve karşılıklı iletişim gerektiren oyun süreçlerinin kurulamaması Çocuğun küçük yaştan itibaren kitapla tanıştırılmaması Birebir bakmasa dahi çocuğun bulunduğu alanda arka fonda yer alan ‘televizyon gürültüsü’ Çocuğun konuşma çabasını takdir edilmemesi ve çıkardığı seslerin taklit edilmemesi Çocuğun yerine konuşulması Çocuğu işaretleriyle ya da ‘ıh-ıh’ şeklindeki ifadeleriyle hemen anlayıp istediklerinin verilmesi Çocuktan çok fazla beklenti içinde olunup sürekli soru sorulması ya da istediği şeyin söyleyene kadar verilmemesi (su de, su dersen veririm) Geç konuşan çocuk hırçın mı olur?
Evet sevgili ebeveynler, çocuğunuz kendini yaşıtları gibi rahatça ifade edemediği için hırçınlaşıyor.
Çünkü onu evde küçücük bir işaretinden anlayan annesi, her gösterdiğini bir şey söylemesine gerek kalmadan eline veren babası dışarıda,kreşte malesef yanında yok. Bu kadar kolay ve hızlı anlaşılmaya alışan çocuk yaşıtları ya da bir başka yetişkin tarafından anlaşılamadığında bu duruma sinirleniyor. Kendini ifade etme yolu olarak ağlama, arkadaşlarını itme, saç çekme gibi davranışlar göstermeye başlıyor.
Ayrıca başka kişiler arasında tek kaldığında anlaşılamadığını gören çocuk tıpkı dilini bilmediği yabancı bir ülkede tercümansız dolaşmak istemeyen bir birey gibi annesiz ya da babasız bir yere gitmek istemiyor. Ebeveynlerinden biri olmadığı zaman hırçınlıkları ve ağlamaları iki katına çıkarıyor.
Bu durum çocuğun kişilik ve özgüven gelişimini olumsuz etkilerken sosyalliğini de sekteye uğratıyor. Toplumsal uyumu geciktiren bu davranış problemlerine ebeveynlerin farklındalığı özellikle kreşe başlama sürecinde ortaya çıkıyor. Ebeveynlerin de farkına vardığı bu sorun okuldan gelen olumsuz geri bildirimlerle durumun ciddiyetini iyice ortaya çıkardığında anne babaların kafasında kocaman bir soru işareti beliriyor:
Şimdi ne yapmalıyım?
Yapılması gereken ilk şey öncelikle çocuğu bir birey olarak kabul etmektir. Sonrasında ise empati kurmalısınız.
Daha önce bahsedildiği gibi çocuktaki hırçınlıkların ana sebebi bebeklikten itibaren süregelen yanlış ebeveyn tutumlarıdır. O halde süreç içerisinde bu tutumları doğru tutumlarla değiştirerek bu problemleri aşmak ve çocuğun dil gelişiminde ilerlemelere katkı sağlamak mümkündür.
Ebeveynler için öneriler
Çocuklarınızla yüz yüze oyunlar kurun. Bu hem sosyal etkileşimini desteklerken çocuğun bu süreçte sizi ve ağız hareketlerinizi takip etmesiyle dil gelişiminin ilk basamağı olan ‘taklit’ becerisi desteklenmiş olur.
Oyunlarınızda ve kitap okuma süreçlerinizde basit ses tekrarlarına sıkça yer verin. Çünkü ilk ses üretimleri basit hecelerden başlar ve en kolay taklit edilen sesler bunlardır. Çocuk sizden duyduğu bu basit sesleri ürettikçe konuşabildiğini görür ve kendi kendini teşvik eder.
Her gün kitap okuyun. Kitap okurken yine çocuğunuzun sizi görebileceği, hem kitaba hem size bakabileceği karşılıklı pozisyonda yer alın.
Çocuğunuz bir şey istediğinde söylettirene kadar zorlamak ya da hemen vermek yerine ‘aa benim güzel kızım susamış, sana bir bardak su vereyim’ , ‘ sen topu mu istiyorsun hadi birlikte top oynayalım’ şeklinde kısa ifadelerle istenilen nesnenin adını siz söyleyerek model olun.
Nesneleri tanımasını desteklerken yoğun öğretici tutumlara girmeyin. ‘ Bardak hadi sen de söyle baar-daak’ şeklinde heceleyerek, konuşmanızı yavaşlatarak öğretmeye çalışmayın. 0-3 yaşta çocuğun hayatı oyun üzerine kuruludur ve en kaliteli öğretim oyun yoluyla sağlanır. Bu nedenle oyun içerisinde ‘oo çok güzel bir köpek varmış burda , havhav diyor’ şeklindeki ifadelerinizle hem güzel bir dil gelişim desteği sağlarsınız hem de nesne öğrenimini desteklemiş olursunuz.
Çocuğunuzun konuşmasına fırsat verin ve çıkardığı anlamlı ya da anlamsız seslere geri dönütler verin. Örneğin çocuğunuz bir oyuncak gördü ve onu göstererek bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Konuşması bittiğinde ‘Evet çok güzel bir oyuncakmış, birlikte oynayabiliriz’ şeklinde cevap verebilirsiniz. Çocuk bu şekilde iletişim kurduğunu kendini ifade edebildiğini anlar.
Çocuğunuzun yerine konuşmayın. Onun duygularını ifade etmesine fırsat verin ve izleyin. Ve kendini ifade etmeye çalışırken kullandığı sesleri siz anlamlandırın. Diyelim ki çocuğunuz parka gittiği için çok mutlu oldu ve bunu anlatmaya çalışıyor. Siz de ‘yaşasıın, parka geldik biz parkı çok severiz’ diyerek çocuğa model olun.
Prof Dr Burak Tatlı Çocuk Nöroloji Kliniği
Çocuk Gelişim Uzmanı Elifnur Gürkan
Kaynakça
Karacan, E. (2000). Bebeklerde ve çocuklarda dil gelişimi. Klinik Psikiyatri, 3(4), 263-268.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) şiddetin tanımını bir kişinin psikolojik yara almasına veya fiziksel güç ve başka türlü …
Ergonominin Ergoterapide Yeri Ergoterapi, bireylerin günlük yaşamdaki bağımsızlığını ve toplumsal katılımını artırmak …